III
Akşama doğru gizlice kitabı kafeden aldı. Eve yürürken ormanı geçti ve poşet içinde kayanın yanında taşın altında açtığı çukura koyup, taşla kapladı. Evde ailesi süngercinin resmini görseydi çöpe atacaklarını biliyordu. Akşam yemekten sonra Deniz arkadaşıyla takılacağı bahanesiyle izin istedi ve anne ve baba dışarıya çıkmasına izin verdiler. Deniz’in arkadaş bulduğu düşüncesi onları o kadar mutlu etti ki her akşam çıkmasına izin verdiler, ama Deniz’in tek başına oturup süngercinin resmine baktığını bilmiyorlardı.
Bir gün altın kolyeli güneş gözlüğüyle zengin gösterişli bir yolcu otobüsten bindi. Deniz otobüsü yıkarken ona baktı ve şok oldu. Adamın altın kolyesine dikkatle baktıktan sonra fark etti ki o bir Sünger Bob figürüydü! Utanarak adamın yanına gitti.
“Affedersiniz efendim” diye kekeledi Deniz “kolyenizi gördüm, ben de Sünger Bob’u çok severim.”
“Hahaha, kim Sünger Bob’u sevmez ki oğlum!” diye güldü adam.
“Evet Sünger Bob ve süngerleri çok seviyorum ama kimse anlamıyor beni. Kitabı önceden buldum ve resmi gördüm, belki anlatabilirsiniz eğer süngerleri seviyorsanız. Resmide yaşlı bir adam vardı ve sırtında çubukla bir sürü sünger yüklüydü.”
“Tabii ki fotoğrafı biliyorum, o adam geçmişte İstanbul’un en önemli Süngercisiydi, Süngerci Savaş.”
Deniz’in gözleri şoktan genişledi. “Süngerci mi? Öyle bir iş var miydi? Hayatımın en büyük hayali süngerlerle hep vakit geçirmek, nasıl süngerci olabilirim? Doktor olmak kadar zor mu?”
“Bütün süngerciler benden iş alırlar. İsmim Süngerci Sinandır benim.”
Deniz bayılacaktı. “Gerçekten mi abi? Keşke İstanbul’da yaşayabilseydim, süngerci olabilmek için ama ailem fakir, dünyam bu küçük köy. Benim de şansım var mı, süngerci olabilir miyim?”
“Endişe etme eşeğim, hayaline ulaşacaksın. Yapmak zorunda olduğun tek şey bana söz vermek. Hayatını sünger işi yaparak sürdürmek istediğine emin misin?”
“Evet.”
“Hayatın üstüne söz verir misin?”
“Evet hayatım üstüme söz veriyorum.”
“Peki eşeğim, anlaştık,” Sinan çarpık çarpık gülümsedi, “o zaman bunu sıkı tut ve bir gün senin için geleceğim.” Sinan boyundan Sünger Bob sembolünü alıp Deniz’e verdi, otobüse bindi ve otobüs ufukta kayboldu.
IV
Yıllar geçti gitti. Deniz sembolü hep gizlice cebinde taşıdı. Odada ya da dolapta bırakmaya güvenemedi çünkü anne ya da babasının bilmesinden korkuyordu. Bu günlerde Deniz evde çok az vakit geçirdi. Mola tesisinde olmadığında, tek başına ormanda olurdu. Sakladığı kitap hava şartlarından biraz yıpranmış ama artık süngercinin resmi aklına açıkça kazınmıştı.
Hayat Deniz için hapishanede oturmaya benziyordu. O günlerde hiç bir şeye ilgilenemedi. Aklında gelecekteki hayali vardı ama sadece bekliyordu. Mola tesisinde hep İstanbul otobüsünü dört gözle bekliyordu Deniz, insanların inmesini izlerken çok heyecanlıydı, ama Sinan hiç bir zaman gelmedi. Deniz’in moralı yavaş yavaş bozuluyordu. Deniz Sinan’la tanışmasının rüya gibi olduğunu düşünmeye başladı. Deniz’in kısmeti hayat boyunca otobüsleri fırçayla yıkamak ve çekçekle kurutmakmış gibi görünüyordu.
Yağmurlu bir günde İstanbul otobüsü geldiğinde Deniz fark etmedi bile. Artık sürekli beklemekten gözleri boş boş bakıyordu ve otobüsleri dikkatsizce yıkıyordu. Yağmurun pencerelerin aşağısına düştüğünü fark etmedi. Aniden arkasından bir ses geldi. “Eşeğim, ne yapıyorsun? Yağmur yağmur otobüs mü yıkıyorsun? Süngerle bile yıkayamazsın bre!” Deniz döndü ve şoktan dondu. Gözlerin önünde Süngerci Sinan ayakta durmaktaydı!
“Eşeğim, Sünger Bob sembolün var mı yanında?” Diye sordu Sinan. Deniz cebinden çıkarıp Sinan’a gösterdi. “Harikasın, hadi gel, otobüs kalkıyor.”
“Akşam gidebilir miyiz? Anne ve babama söyleyebilir miyim?”
“Eşeğim, bana söz verdin, son karar anı geldi. Süngerci olmak şansın bu otobüste, geri gelmeyeceğim, ama karar senin.”
Sinan otobüse bindi. Deniz uzağa baktı, Yağmur gözlerinden göz yaşlarını yüzünden aşağı yıkadı. Sünger Bob sembolü elinde kavradı ve kısmetini elleriyle tuttu. Anne ve babaya elveda dememek, merak edileceği ve söylemeden çekip gittiği için kötü hissetti kendini ama köyden kaçmak, yeni, süngerle dolu bir hayatı keşfedecek olduğu için çok heyecanlıydı.